En son buğday kıtlığının yaşandığı II. Dünya Savaşı’ndan bu yana, yediğimizin önümüzde yemediğimizin arkamızda yer aldığı cennet coğrafyamızdan, bir kez daha “Nerde o eski Ramazanlar!” nidaları yükselmekte.

Ramazandan ziyade değişenin insanın ta kendisi olduğu gerçeği umursanmadan dillere pelesenk edilen bu serzeniş, topraklarımızda on bir ayın sultanına atfedilen slogan olmuş.

Lakin ve de fakat.

İroni şu ki…

Öyle ya da böyle mazide kalmaya mahkûm edilmiş bahse konu günlere yönelen bu atıf, açlığa yokluğa nispeten şimdilerin çok daha zengin, çok daha şaşalı sofralarından yapılmakta.

Özellikle son yıllarda kıtlıktan intikam alırcasına idrak edilmek suretiyle maksadından iyice uzaklaşılan Ramazanlar, bırakın insanlığa fayda sağlamayı…

Adeta Müslümanları kendi aralarında kategorize eden bir gelenek/kültür halini almış. 

Zeytin ile niyet edip, hurma ile oruç açan…

Acıkmayayım diye karnına bez bağlayan peygamber ümmetinin durumu hakikaten içler acısı…

Nitekim şimdiki Ramazanlar;

Yardımlaşmak, yokluğa çare olmanın ötesinde başka bir hal almış.

Tabiri caizse veren el, alan el ile ateşini harlamakta.

Yani.

Bir tarafta reklama dönüşen kampanyalar, diğer yanda açlık sefaletin afişe edilmesi.

Sorsan eskiyi arıyoruz.

Sorsan tüm kabahat Ramazan’da…

Samimiyetsizlik öyle bir noktaya ulaşmış ki toplumumuzda…

Tek sorumlusu olduğumuz tüm bu gerçeklerin hem şikâyetçisiyiz, hem destekçisi. 

Durum ahval bu olunca…

Zenginlik, bereketi olmayan göz yanılması oluvermiş.

Bununla birlikte.

Artık ne paylaşmak mutlu ediyor, ne de tokluğun şükrü var. 

Sözün özü.

Layıkıyla muhatap olup, hakkını verebilen müminler müstesna…

Yalnızca israf ve gösterişlerin sahne aldığı günümüz Ramazanlarında zorunlu gidişat belli.

Oruç’lar diyete, iftarlar bereketi eksik yemek party’lerine doğru hız kesmeden yol almakta.

PANDEMİ VESİLE OLSUN

Fıtratına dair kayıplarına güle oynaya, sevinçle el sallayan insanoğlu, bir yılı aşkın süredir varlığını tehdit eden COVİT-19 salgınıyla boğuşmakta… 

Gözyaşlarımız kurumuyor, gün aşırı cenazelerimiz var.

Bu bağlamda…

Yaşlısıyla genciyle, üçer-beşer eksiliyoruz desek anca. 

Hal böyleyken…

Dünün normalleri, nicedir günün anormalleri olmuş.

Dolayısıyla, tüm bu olup bitenden Ramazan ayı da etkilenmiş.

Bu yıl, teravih namazları evde…

İftar çadırları, devasa organizasyonlar, sahur mitingleri iptal.

Bilime teslimiyet ışığında atılan bu adımları takiben, evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız şu süreçte…

Umuyor ve bir o kadar diliyoruz ki…

Pandemi ile harmanlanan bu Ramazan, her şeyden önce bizleri ıslah edip, kendimize getirir.

Zira özlemle andığımız o eski Ramazanlara ulaşabilmek için bu değişim gerekli.

Cümleten hayrını görebilmemiz duasıyla…