Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Belli periyotlar içerisinde harekat merkezinin kurulması, ortak devriyelerin başlaması ve gerekli askeri planlamaların Suriye sahasında yapılması ile ilgili 3-4 aşamalı bir takvim söz konusu. Bu plan çerçevesinde önümüzdeki haftalar içerisinde aylar değil haftalar içerisinde bunun somut uygulamalarını hep birlikte göreceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Kabine Toplantısı’nın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Diyarbakır, Van ve Mardin’de yapılan kayyum atamalarına ilişkin yapılan eleştirilere yönelik bir değerlendirmede bulunan Kalın, “Öncelikle terör örgütüne destek, yardım ve yatakçılık yapmak gibi suç kapsamına giren bir eylemin içinde olmayan hiçbir belediye başkanıyla ilgili böyle bir tasarruf söz konusu değil. TCK’nın, terörle mücadele kanunun verdiği yetkiler çerçevesinde bu tasarruflar da bulunulmuştur. Dolayısıyla bu kapsamın dışında olan mesela İstanbul, Ankara’yı zikrettiniz böyle bir şey söz konusu olmadığına göre bu belediye başkanlarıyla ilgili de böyle bir gündem yok ama teröre doğrudan ya da dolaylı destek olan, yardım yatakçılık yapan, belediyenin sağladığı yani devletin sağladığı imkanları terör örgütüne kanalize eden, terör örgütleri mensuplarını çeşitli isimler ve kılıflar altında belediyelere alan ya da onlara istihdam, iş alanı açan terör örgütü ile ilişkili şirketlere para aktaran belediye başkanlarıyla ilgili tabii ki kanunlar çerçevesinde gerekli adımlar atılmıştır. Eğer bu tür durumlar ortaya çıkarsa bundan sonra da atılacaktır. Bunlar hükümetimizin veya İçişleri Bakanlığımızın keyfi olarak aldığı kararlar değildir. Seçilmiş olmak kimseyi masum kılmaz. Seçilmiş olmak tam tersine seçim kuralları ve milli iradenin sağladığı demokratik kurallar çerçevesinde eylem yapmayı, icraat yapmayı gerektirir. Bu kuralların dışına çıktığınız zaman bu terörle ilgili bir suç olabilir, bu adi bir suç olabilir, bu yolsuzluk olabilir başka şey olabilir. Bunlarla ilgili nasıl tedbir alınıyor ise seçilmiş kişilerde yargı yoluyla görevinden alınabiliyorsa burada da aynı kural uygulanmıştır. YSK’nın bununla ilgili daha önce bir düzenleme yapıp yapmaması meselesi biliyorsunuz bir anayasa değişikliği gerektiren bir konudur. Seçildikten sonraki dört buçuk aylık süreç içerisinde de İçişleri Bakanlığımızın yürüttüğü idari soruşturmalar ayrıca devam eden adli soruşturmalar neticesinde böyle bir karar alınmıştır. Dolayısıyla burada aslolan milletin sandıkta tecelli eden iradesini koruyacak demokratik çerçeveyi muhafaza etmektir. Bir diğer önemli şey de tabii ki orada vatandaşlarımıza hizmetlerin doğrudan, etkin bir şekilde ulaşmasını sağlamaktır. Atanan belediye başkan vekili vali arkadaşlarımızın da birinci önceliği zaten bu hizmetlerin etkin bir şekilde vatandaşlarımıza ulaştırılması olacaktır” ifadelerini kullandı.

“İdlib’teki gelişmelere ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile bir telefon görüşmesi yapacağını ifade ettiniz. Bu çerçevede ABD Başkanı Trump ile bir görüşme gerçekleşebilir mi? Trump’ın Türkiye ziyareti ile ilgili bir tarih netleşti mi?” sorusunu yanıtlayan Kalın, şunları söyledi:

“Cumhurbaşkanımızın demin de ifade ettiğim gibi önümüzdeki günler içerisinde birkaç gün içerisinde Sayın Putin’le bir telefon görüşmesi olacak. Sayın Trump ile de bir telefon görüşmesi hazırlığı yapıyoruz. Benim Bolton ile bugün yarın bir görüşmem olacak, ondan sonra da Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Trump’la bir görüşmesi olacak. Epey konu var, özellikle bu Suriye’deki güvenli bölge ve diğer konularla ilgili istişare edecekleri konular var. Eylül ayında bildiğiniz gibi Amerikan Ticaret Bakanı büyük bir heyetle ülkemize gelecek, 100 milyar dolarlık ticaret hedefinin gerçekleştirilmesi için bir dizi görüşmeler yapacaklar ve onlarda bir işadamları grubuyla buraya geliyorlar, bütün bu konuları istişare etmek üzere bir temasları olacak. Ayrıca New York’ta bildiğiniz gibi Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna gittiğimiz zamanda Eylül’ün son haftasında, orada da bir görüşme olma ihtimali var. Trump’ın Türkiye ziyareti ile ilgili bir zamanlama yapmaya çalışıyorlar. Beyaz Saray’ın bize söylediği bu. Şu anda henüz elimizde net bir tarih yok ama prensip olarak zaten sayın Trump’ta kendisi Osaka’daki görüşmede kameraların önünde de söylemişti Türkiye’yi ziyaret edeceğini ama şu anda spesifik olarak belirlenmiş bir tarih söz konusu değil. Onu da biz muhataplarımızla görüşmeye devam ediyoruz. Umarız yakında bu ziyarette gerçekleşir.”

"TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI MÜCADELEMİZ SONUNA KADAR DEVAM EDECEK"

Süryani Kadim Vakfı tarafından dün sosyal medyadan paylaşılan mesajın sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın, yapılan açıklamayı memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, “Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta kendini Suriye Süryanileri olarak tanıtan bir grup güvenli bölgenin kurulması ve Türk askerinin kuzey Suriye’de güvenli bölge çerçevesinde Amerikan askerleri ile birlikte ortak devriye gezmesi planı ile ilgili olarak bir açıklama yapmış ve bunu bir işgal girişimi olarak nitelendirmişti. Buna karşı da Süryanilerin gerçek temsilcileri olan Türkiye’deki Kadim Süryani Cemaati temsilcileri kendileri bir araya geldiler ve bir açıklama yaptılar. Bu açıklamada özellikle orada PKK, PYD, YPG gibi yapıların Süryaniler ve diğer Hristiyanlarda başta olmak üzere kendi kontrolleri altındaki bölgelerde insanlara zulüm yaptıklarını, Süryani çocuklarını zorla kaçırıp silah altına aldıklarını, Süryani din adamlarının kendi yerlerinden kaçmak zorunda kaldığını açıkça ifade ettiler. Türkiye gerek Suriye’de gerek Irak’ta gerekse dünyanın başka bölgelerinde bugüne kadar mazlumlar söz konusu olduğunda din, dil, etnisite ayrımı hiçbir zaman yapmamıştır. Ülkemize gelen 3.5 milyondan fazla Suriyeli mülteci arasında Kürtler de vardır Türkmenler de vardır Araplar da vardır Müslümanlar da vardır Hristiyanlar da vardır. Aynı şey geçmişte Irak’ta benzer zulümler yaşandığında Türkiye’ye göç eden insanlar için de söz konusu olmuştur. Tarihimize baktığınız zaman bildiğiniz gibi 16. yüzyıldan beri özellikle Osmanlı idaresinde Anadolu toprakları milyonlarca insanı göçmen olarak almıştır. Suriye ile ilgili olarak da biz bugüne kadar özellikle oradaki dini azınlıkların haklarının, hukukunun korunması noktasında da üzerimize düşeni yaptık. Oraya yardım götürürken de operasyon yaparken de o bölgeyi teröristlerden temizlerken de hiçbir zaman burası Hristiyan bölgesi burası Sünni bölgesi burası Kürt bölgesi gibi bir ayrım içerisine hiçbir zaman girmedik. Bu konuda hamdolsun sicilimiz son derece temiz. Bir PYD, YPG ve PKK propagandası olarak yapılan Suriye kaynaklı yapılan açıklamaların arka planına iyi bakmak gerekiyor. Hala birileri bize PYD, YPG’yi terörle mücadele eden, DEAŞ barbarlarına karşı mücadele eden, özgürlük savaşçıları gibi taktim etmeye çalışıyor. Bir takım imgeler üzerinden özellikle Kürt kadın savaşçıları üzerinden terörü estetize eden hatta romantize eden yaklaşımların zaman zaman batı basınında öne çıktığını da sıkça görüyoruz ama gerçekler saha da çok farklı. Biz hem kendi gözlemlerimizden hem de Suriye halkının bize aktardıklarından çok açık ve net bir şekilde bu terör örgütlerinin amacının burada birlik, beraberlik, barış, huzur sağlamak değil kendi gündemlerini empoze etmek olduğunu net bir şekilde görüyoruz. Güvenli bölge işte bu ihlalleri de ortadan kaldıracak bir adım olarak önem arz etmektedir ve terör örgütü hangi tür propagandayı yaparsa yapsın ister Türkiye’de ister Suriye’de ister Irak’ta ister Avrupa’da da bunlara hiçbir şekilde pirim vermeyeceğiz. Bu terör örgütlerine karşı mücadelemiz sonuna kadar devam edecek ve biz Müslüman olsun Hristiyan olsun Kürt olsun Arap olsun Sünni olsun Nusayri olsun bütün mağdur ve mazlumların yanında olmaya da devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.

Kalın, “Müşterek harekat merkezi bu hafta çalışmaya başlayacak mı? Güvenli bölge noktasında bölgede ilk fiziki adım ne zaman atılacak? Derinlik ve uzunluk konusunda son bir karara varıldı mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Bununla ilgili belirlenmiş bir takvim var. Belli periyotlar içerisinde harekat merkezinin kurulması, ortak devriyelerin başlaması ve gerekli askeri planlamaların Suriye sahasında yapılması ile ilgili 3-4 aşamalı bir takvim söz konusu. O takvimin detaylarını şimdi sizinle paylaşmayacağım ama uygulama gerçekleştikçe onları zaten göreceksiniz ama bu plan çerçevesinde önümüzdeki haftalar içerisinde aylar değil haftalar içerisinde bunun somut uygulamalarını hep birlikte göreceğiz. Suriye tarafında Fırat’ın doğusunda ortak devriyeler yakın bir zamanda başlayacak. Türk ve Amerikan askerleri ile birlikte. Zaten bildiğiniz gibi şu anda İHA’larımız bizim orada uçmaya başladı. Bununla ilgili başka uygulamalar da söz konusu olabilir. Derinlik ve kapsamla ilgili olarak da müzakereler hala devam etmekle birlikte bizim zihnimizdeki çerçeve son derece net. Daha önce Trump’ın da ifade ettiği gibi 20 mil gibi bir alan belki bunun daha ileri gitmesini de görebiliriz, coğrafyanın şartlarına göre burada bir takım daralmalar, genişlemeler söz konusu olabilir. Çünkü biz orada özellikle yerel halkın huzurunu, barışını dikkate alacak şekilde de bir planlama yapıyoruz ve bu devriyeler başlayıp buranın kontrolü bu güvenli bölge çerçevesinde bize geçtiğinde de yerel halkla zaten birlikte koordinasyon halinde buranın yerel yönetimini de sağlamaya devam edeceğiz ki bu hem orayı bir güvenli bölge haline getirecek hem de dediğim gibi Suriyeli mültecilerin oraya gönüllü bir şekilde, onurlu, İzzetli bir şekilde kendi evlerine, vatanlarına, köylerine kasabalarına dönmelerini sağlayacak. Bir zorla gönderme diye bir şey söz konusu değil, zaman zaman bu tür propagandaları da görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde 16 Eylül’de Ankara’da bir üçlü zirve gerçekleştireceğiz, Rusya Federasyonu ve İran’ında katılımıyla ve bu zirvede bildiğiniz gibi daha önce başlattığımız Astana toplantılarının bir devamı olarak Ankara’da Cumhurbaşkanımızın başkanlığında gerçekleşecek. Burada da tabi bu konuyu özellikle İdlip mutabakatının uygulanmasını, anayasa komisyonunun kurulmasını ve bundan sonraki siyasi sürecin nasıl işleyeceğine dair ana parametreleri etraflı bir şekilde ele alma imkanımız olacak.”

"BİR NOKTADA BİR YANGIN TESPİT EDİLDİĞİNDE BURAYA 10-12 DAKİKA İÇERİSİNDE MÜDAHALE EDİLEBİLİYOR"

Orman yangınlarında Türk Hava Kurumunun uçaklarının kullanılmaması tartışmalarına karşın Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın, “Bunu bir tartışma olarak ifade etmek yerine önceliğimizin bu orman yangınlarının en hızlı bir şekilde söndürülmesi olduğunu ifade etmeliyim. Bakanımız, orman yangınlarına müdahale sürelerinin 10-12 dakikaya kadar inmiş durumda olduğunu söyledi. Bir noktada bir yangın tespit edildiğinde buraya 10-12 dakika içerisinde müdahale edilebiliyor. Coğrafyanın şartlarına göre tabii karadan, havadan müdahale biçimleri var. Gece devam eden yangın söndürme operasyonları var. Burada gece uçma kabiliyeti olan helikopterlerin uçakların kullanılması söz konusu. Yani şu uçak kullanıldı bu uçak kullanılmadı tartışmasından ziyade önceliğimizi bütün imkanları seferber edilmesi ve orman yangınlarının en hızlı şekilde söndürülmesi olarak ifade edelim. Eksikler varsa bunlar mutlaka giderilecektir. Türk Hava Kurumunun elinde ya da başka yerlerde uçaklar, helikopterler varsa arazinin durumuna göre hangisi öncelikli kullanmayı gerektiriyorsa bunlar bugüne kadar kullanıldı, kullanılmaya da devam edecek. Burada kasıt var veya yok orman yangınlarının önlenmesi konusunda bir toplumsal farkındalığın, bilincin oluşması son derece önemli. Vatandaşlarımızın da dikkatli olması büyük önem arz ediyor” açıklamasında bulundu.

“9. gözlem noktasının başka bir noktaya taşınması söz konusu mu?” sorusunu yanıtlayan Kalın, “9. gözlem noktasının kapatılması veya bir başka noktaya kaldırılması diye bir şey söz konusu değil. 9. gözlem noktası yerinde duruyor, başta planladığımız ve İdlip mutabakatı çerçevesinde kurduğumuz bütün gözlem noktaları bulundukları yerlerde faaliyet göstermeye devam edecekler. Tam tersine, oranın güvenliğini artırmak, etrafın asayişini sağlamak için tahkimatlarımızda devam ediyor. Biz bunu da Rusya ile ve diğer aktörlerle de paylaşmayı ve koordine etmeye de devam ediyoruz. Dolayısıyla orada önceliğimiz askerlerimizin bulundukları yerlerde kalmaları ve güvenliklerini sağlamaları. Başka bir yere intikal veya buranın kapatılması diye bir şey söz konusu değil, öyle bir arayış içerisinde değiliz. Çünkü yaptığımız bir anlaşma var. Bu anlaşma çerçevesinde sadece 9 değil diğer bütün gözlem noktaları bulundukları yerlerde faaliyet göstermeye devam edecektir” dedi.

Güvenli bölge konusunda kontrolün Türkiye’de olacağına ilişkin bir anlaşmaya varılıp varılmadığına yönelik bilgi veren Kalın, “Bu bizim bu anlaşma ile ilgili temel beklentimiz ve öngörümüz. Şu anda tabii ki bir adım atıldı, önemli bir adım. Beklentilerimizi belki bütünüyle karşılamamakla beraber şu an olumlu yönde atılmış bir adım. Cerablus, El-Bab ve Afrin bölgesinde olduğu gibi bu bölgenin de kontrolünün Türkiye’de olması güvenli bölgenin tanımı gereği olması gereken bir şeydir. Yani buranın başka terör örgütleri için bir güvenli bölge ya da bir güvenli geçiş alanı haline gelmemesi için bu kontrolün Türkiye’de olması esastır. Türkiye’de olması derken bazen birileri bunu alıp işte Türkiye işgale geliyor falan gibi yerlere çekmeye çalışıyorlar. Biz Cerablus’u, El Bab’ı, Afrin’i, İdlip’i işgal etmedik. Fırat’ın doğusunda da bizim temel öngörümüz ve beklentimiz benzer bir modelin orada da hayata geçirilmesidir” ifadelerini kullandı.

(İlker Turak - Emin Kuvat/İHA)