-Birazdan okuyacaklarınız, amatör bir tiyatro oyuncusunun hikâyesini anlatmaktadır ve kişiler tamamen hayal ürünü -değildir (!)

Bundan yaklaşık beş ay önce kadardı. Bir gazetede “tiyatro eğitimi” konu başlıklı bir ilan gördüm. O anda da nasıl bir özümsemişsem direk telefona yapıştım ve birkaç numaradan ilkini çevirdim. Karşıma çıkan hocayla uzun sayılabilecek tatlı ve orta terimli bir görüşme yaptık ve eğitim yerinde buluşmak üzere sözleşip telefonları kapattık. İş yoğunluğumdan dolayı ilk eğitime gitmeyi unutmuşum. Aynı numara ben ofisteyken aradı beni ve yine aynı ses; “Süleyman Bey, sizi bekliyoruz.” Hocam kusuruma bakmayın, ben yoğunluktan sizi tamamen unutmuşum diyerek, bundan sonra başlayacak 5 aylık süre içerisinde ilk ve son kez o provaya gitmemişim. Diğer çalışma günü geldiğinden ilk ben gittim hem de koşarak, ayıp olmuştu çünkü hocalara ve diğer insanlara. Görüşme yaptığım kişiyi tahmin etmeye çalıştım hemen ikinci tahminde tutturmuştum. Sahne, drama, diksiyon, dans gibi tiyatroda ki temel eğitimleri almaya başlamıştık ki, oyun grubu dağılmaya başladı çünkü özel olan bu tiyatro ilk kez Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir projesinde onaylanmış ve bu sene finans katkılı bakanlığın oyuncuları olacaktılar.

Hocalarımız yine kendilerince bir seçme yapmış ve yaklaşık 17 öğrenciden sadece üçünü seçmeleri gerekiyordu. Peki ya diğerleri? Onlara da bir oyun verilmişti canım yani şöyle “eh” denecek tarzda. Ama diğer oyun için özel hazırlanıldı, telifler alındı, çalışmalar, okumalar başladı ve tahmin ettiğiniz üzere, bakanlığın oyununa seçilen oyunculardan biri de bendim. Süreç başladı ve diğer ekip, çifte standart diyerek tespih tanesi gibi dağıldı. Gözler bize çevrildi ve bizde de bir oyuncu tam üç kez değiştirildi.

Oyun provaları başladı binlerce kez okundu aynı replikler ve yaklaşık beş ay Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nin yolları aşındı. Hayatlardan hayat çaldık, mesailerden, dostluklardan, ailemizden, kendimizden hatta hep çaldık! Bu zaman dilimi öyle sancılıydı ki, ağladık, aç durduk, sinirlendik, bağırdık çağırdık, kırdık kırıldık vs ama öyle bir azimle çalıştık ki, namaz dualarını bile sopayla beş yaşında ezberleyen ben burada insanüstü bir başarı gösterdim. Çünkü ezber kabiliyetim yoktu! Ama hocam bana sürekli “sen yaparsın” dedi. Velhasıl yaptım da ama tatmin edemedim. Çok çalıştık, maddi bir gelirimiz olmadığı gibi giderimiz oldu ve daha neler neler. Afiş ve davetiyeler basılmış dağıtılmış, basın ve ilgili yerler bilgilendirilmiş. Oyuna üç gün kala, sürekli aynı cümleyi unuttuğum bir yer vardı ve ben, aksilik olacak ya, aynı yeri yeniden unutunca, 35 yıllık sahne yönetmeniyim diyen hocamız elindeki su şişesini sahneye öyle bir fırlattı ki, şişe sanki kalbimde parçalandı… Sonrası minik atışmalar…

Ve oyuna kalan son iki gün, 35 yıllık sahne yönetmeni sahneye gelir hepimize önce bir bakar ve derki; “bu karar benim kararım, açıklama ve itiraz istemiyorum, oyunu iptal ediyorum. Konuşacak bir şey yok ve şimdi gidebilirsiniz.” Bir ince ayrım daha, zaten birkaç oyun çıkarak bu ekip, daha önce de afişi davetiyesi basılan oyunlarını iptal etmiş bu oyun gibi. Lütfen artık amatör sanatın emeğini kanatmayın hocam! Üzerimdeki emeğinize sonsuz teşekkürlerimle…


* Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir. (Fuzuli)