Dünyada gelişen ve sanayisini tamamlayan ülkeler, artık teknolojinin kullanıldığı her alanda nitelikli iş gücüne ihtiyaç olduğundan göç sirkülasyonu kırsaldan kentlere ve yabancı ülkelere doğru bir nüfus akımına sebep olmaktadır.Geçimlerini kırsal alanda temin edemeyen insanların iş bulmak umuduyla yola çıkma cesaretini sadece geçim sıkıntısı tetiklemektedir.Bu durum hem eğitimsiz ve hemde eğitimli insan için zorda olsa bir çıkış yolu olarak görülmektedir.Halbuki günümüzde her iş için tecrübe, deneyim , lisans ve sertifika gibi kriterler aranırken bu hususlardan yoksun olmaları iş arayanların değil Devletin eğitimden kaynaklanan bir sorunu olarak karşılarına çıkmaktadır.

Aslında ekonomik kalkınmanın katalizatörü olan  yüksek nitelikli iş gücü hem bilişimde ve hemde teknolojide yaşanan gelişmeler göç olgusunu dahada hızlandırmaktadır.Daha açıkcası insanlar yaşadıkları yerlerde hayatlarını devam ettirebilmeleri için duydukları kaygılardan kurtulmak için göç etmektedirler.Sadece bu hususlar değil aynı zamanda 1970'li yıllardan itibaren sermaye piyasasının yaşamış olduğu kriz sonucu ortaya çıkan değişimde neoliberal uygulamaları gündeme getirmiştir.İşte küreselleşme sonucu tüm ülkelerde acımasız bir ekonomik derinleşme yaratarak devreye bilişim teknolojilerinin girmesi sonucu önemli derecede nitelikli iş gücüne olan ihtiyacı artırmıştır.Netice bu gelişmeler tüm sektörlerde  binlerce değişik ürünün görselliğe sunulması sonucu tüketim kültürü önü alınmaz bir şekilde artmış ve artmaya devam etmektedir.

Süreç içerisinde Dünya iki kutuplu hale gelerek gelişmiş ülkeler gelişmemiş ülkeler için bir merkezkaç kuvveti oluşturarak ülkelerinin kalkınmasında gerekli olan iş gücünü devasa ücretler ödeyerek almakta sınır tanımamaktadır.Burada ön plana çıkan çekiciliğin insanlara sunduğu sosyal imkanlar, kaliteli yaşamın temelini oluşturan mali gelir kaynakları olurken göç edenlerin kendi ülkelerindeki itici sorun ise tam bunların karşılığını bulamamış olmalarıdır.Küreselleşmenin seçiciliği ve sunduğu olanaklar en fazla göç gençlerde olmakta bunun başını da eğitim çekmektediŕ.

Halbuki ülkemizde 2016 yılından itibaren üniversitelerin sayılarının hızla artması her ilde üniversite açılması işin içinden çıkılmaz bir hal almıştır.Yani üniversitelerin alt yapılarının olmaması uzmanlaşma hususunda çekilen sıkıntılar ihtiyacı belirlemede gerekli kontenjanların gerçekleştirilememesi üniversitelerarası farklılığı da ortadan kaldırmış ve ülkemizde beyin göçünün başlamasına sebep olmuştur.Bu konuda çarpıcı olması itibariyle örnek vermeyi uygun gördüğüm bir icraat; KTÜ'sine bağlı olarak kurulan(Ordu, Giresun, Gümüşhane,Rize ve Artvin vs.) bölümler levhaları değiştirilerek üniversite yapıldı.Sonuçta bu durum üniversiteleri işlevsizleştirdiği gibi AR-GE konularında da araştırmalar hepten cılız bir hal aldı.

Bu durum ülke genelinde aynı düzeyde yapılarak gençlerimizin düştüğü zorluklar gelecekten beklentileriyle verdikleri emekler sonucu istedikleri eğitimi alamadıklarını yaşayarak görmüş olmaktan başka kazanç elde edemediklerini ortaya koymuştur.Daha vahimi bu gençler okul bitirmelerine karşın iş bulamama gibi bir boşluğa düşerek psikolojilerinin bozulması gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmışlardır.Bu durum hem iç ve hem de dış göçü tetiklerken iç göç büyük şehirlere dış göç ise Avrupa birliğı ülkeleriyle ABD'lerine yönelmiştir.Bu ülkemiz için bir çıkmaz olurken giden iş gücü unsurları hayatlarını kaliteli bir şekilde sürdürürken iç göçle şehir değiştirenler aradıkları yaşam kalitesini bulamamaktadırlar.

Onun içindir ki dış beyin göçü ülkemizin geleceği için ciddi önem arzederken (Teknoloji, Bilişim veAR-GE) göç alan illerimizde de sosyal dengeler ciddi şekilde bozulmakta , ayrışmakta, parçalanmakta ve gittikçe küçülerek yaşam kalitesi (Açlık ve Yoksulluk) önemli ölçüde düşmektedir.ONUN İÇİN; 
1-Ülkemizde acilen Ekonomik, teknolojik sosyal ve kültürel gelişmeler birbirine zarar vermeden kendi iç denamikleri çerçevesinde güçlendirilmeli,
2-Üniversite sayısı azaltılarak kalanlar dünya üniversiteleriyle yarışabilir seviyeye yükseltilmei,
3-Kendi kültürel bilincimiz geliştirilerek korunmalı,
4-Kendi tüketim kültürümüzü geliştirip yaygınlaştırmak için gerekli eğitimin devreye sokularak ekonomik çıkarlarımızın korunmasının sağlanması,
5-Kendi ülkemizin beyin gücünü geleceğimiz için kullanmak üzere bu nitelikli insanlara her türlü imkanın verilmesi
6-İnsanların her ürün ve hizmetten yararlanmalarının temin edilmesi,
7-Küreselleşen tüketim neticesinde ülkemiz insanlarının da bu sürecin içinde olmalarının sağlanması,
8-Ülkemiz insanıyla gelişmiş ülke insanları arasındaki ücret farklılıklarının dengelenmesi,
9-Liyakat kültürüne acilen alan açılarak dış ülkelere olan beyin göçünün önlenmesi,
10-Özellikle nitelikli beyin göçünü engellemek için yabancı ülkelerin bu insanlara verdiği ücretlerin verilmesi.
SONUÇ OLARAK; Son zamanlarda ülkemiz açısından endişe verici olan iç ve dış beyin göçünü önlemek için eğitim, ekonomik , sosyolojik ve kültürel sebeplerin başta geldiği görülmekte ve bir an önce bu hususlar çözüme kavuşturulmalıdır.