Hayata dokunuşların tükendiği, kişisel çıkarımların önüne geçemediğimiz bir yüzyılı yaşıyoruz.

Bir telefona sıkışmış sosyal yalnızlığımız ruhumuza öldürücü darbeler vuruyor.

İnsanlığımız sadece kelimelerde kalacak bir geçmiş zaman olgusu gibi.

Yaşadığımız bu tüketim çağında bakmaya görmeye vaktimiz yok gibi gözükse de hayatı biraz yavaşlattığımızda ne fotoğraflar görürüz.

Çoğu zaman hayatın bu görmezden geldiğimiz fotoğraflardan oluştuğunu unuturuz.

Bu hayatın fotoğraflarını çekerken, unutulan değerleri yakalamaktır hep amacım...

Sevgili Mevlüt dayı da bu değerlerden biriydi.. yüzyıla yaklaşan ömrü ve başındaki mavi takkesi ile bir film karakteri gibiydi..

8 yıl önce Adilbaba adlı filmi çekerken çay ocağında tanıştık..Adilbaba nın en eski müşterisiydi. her gün onun minik çayocağına gelerek çay içen kendine münhasır bir zattı Mevlüt dayı.

0e44ed4b-3328-432a-b7c4-1e5d329737c4

Çektiğim bu filimde ona da yer verdim, çok mutlu oldu, çok hümanist ve sosyal bir insan olan bu güzel yürek herkese dokunmaya çalışan bir Anadolu dedesi gibiydi.

Hayat görüşü olarak ne kadar farklı olsakta karşımdaki bu insanı hiç üzmemeye çalıştım..mutlu olacağı insanlarla tanıştırdım.

Ona önem verdim saygılı oldum her gördüğümde elini öptüm..

küçük bir çocuk gibi şımartım hayatında hiç gitmediği güzel yerlere getirdim onu 

Her hafta arardı beni.

172f966b-acdc-40b4-9142-df5800ecae0f

Bekle beni derdi çay ocağında.

Son iki yıldır yalnızlık iyice dokunmuştu ona çıkamıyordu dışarı artık.

10 gün önce aradığında tabakcıya selam söyle dedi...

Bir vedaydı belki de.... 

Geçen hafta yüzyıllık ömrünü tamamlayıp veda etti bize Mevlüt dayı...her ayrılış ve veda bu yalan dünyanın tek gerçeği.

gülen güzel insan ..ruhumuzda hep varolacaksın..